Fiber teknolojisi ilk olarak hafif kablo olarak adlandırıldı. 1842 yılında ilk defa kullanılan hafif kablonun tanımını 1884 yılında Collado hazırladığı makalede “bir kablonun yansımalar yaparak bir kablo içerisinden akmasıdır.” Şeklinde yapmıştır.
Hafif kablo ile birlikte buna alternatif ise ses dalgalarını ışık hüzmesi üzerinden ileten Photophone, Graham Bell tarafından 1880 yılında geliştirilmişti.
Işığın haberleşmede kullanılması sadece fiber optik kablolarla olmamıştır. Kızılderililerin dumanla haberleşmesi de optik haberleşmeye bir örnek olarak verilebilir.
Daha sonra gelişen iletişim teknolojileri, çeşitli ortamlardan yararlanarak bilginin iletilmesini sağladılar. Genelde kullanılan, elektrik sinyalinin iletken kablolar aracılığı ile bir noktadan diğerine aktarılmasına dayalı teknolojilerdi. Ancak son elli yıl içinde, ilk çağlarda kullanılan yönteme geri dönüldü ve iletişimde ışık tekrar kullanılmaya başlandı.
Kullanışlı olan ilk optik iletişim sistemi türü fiber kılavuz adlı bir sistemdir. 1930 yılında İngiliz bilim adamı J. L. Baird ile Amerikalı bilim adamı C. W. Hansell, kaplamasız fiber kablolar aracılığı ile televizyon görüntülerini tarayarak ve ileterek patent aldılar.
1950‘li yıllara geldiğimizde artık gelişmeler hızlanıyordu. 1951 yılında Hollanda’dan Van Hell ile İngltere‘den H.H Hopkins ve N.S Kapany, fiber demetleri aracılığıyla ışık iletimi üzerinde deneyler yaptılar.
1960′lı yıllardaki önemli gelişim Lazer’in icad edilmesi oldu. Yüksek çıkış gücü, yüksek çalışma frekansı ve aşırı geniş bir bant genişliği sunan lazer, fiber optik ile ilgili çalışmaları hızlandırdı.
1970 yılında New York eyaletinde Kapron Keck ve Maurer, 20 dB’den daha az kaybı olan bir fiber optik geliştirdiler. Bu 1960‘larda kullanılan kayıp oranı çok yüksek olan fiber optiklere göre çok önemli bir gelişmeydi.
1980’lerde ışık dalgaları ile haberleşme ortaya çıktı. Sanayileşmiş devletler fiber optik kullanmaya başladılar ve o kadar çok kullandılar ki son on yıl “camın on yılı” olarak adlandırıldı.
1983‘de tek modlu fiber kablo üretimi başladı. Bundan sonra sinyal zayıflama değerleri 0.20 dB/ km değerine kadar indi. 1987 yılında ulaşılan bu değerler hala başarılı değerler olarak kabul ediliyor.
1990 yılında aynı fiber üzerinden birden fazla dalga boyunda iletim sağlandı. Bu sayede daha fazla kablo döşemek yerine, tek kabloyla daha fazla alternatif aktarım gerçekleşebileceği kanıtlanmış oldu.
1996 yılında tüm dünyada döşenen fiber kablo uzunluğu 90 milyon kilometre olmuştu. 1997 yılında 40 Gb/sn‘lik hızla 300 KM gidebilen fiber kablo üretildi. Artık 2000′li yıllara geldiğimizde Tbit /sn hızlarda veri aktarımına ulaşılmıştı.
2000′li yıllardan sonra yaşanan gelişmeleri pek çoğumuz hayatımızda gördük. Fiber teknolojisi 1970‘lerden sonra veri kaybının azalmasıyla beraber fırlama yaşadı. Ülkemizde bu teknolojiyi son kullanıcılar yeni yeni kullanmaya başlıyorlar. Fakat devlet daha önce kendi içerisinde kullanmaya başlamıştı.